http://www.psych.org/Departments/EDU/Library/APAOfficialDocumentsandRelated/PositionStatements/200001.aspx http://www.psych.org/Departments/EDU/Library/APAOfficialDocumentsandRelated/PositionStatements/200001a.aspx Cinsel Yönelimi Değiştirme Girişimlerine Odaklı Terapiler (Onarım veya Dönüştürme Terapisi) Amerikan Psikiyatri Derneği’nin Bildirgesi Yönetim Kurulu Tarafından Mart 2000’de Onaylanmıştır Genel Kurul Tarafından Mayıs 2000’de Onaylanmıştır Önsöz Aralık 1998’de, Yönetim Kurulu, Amerikan Psikiyatri Derneği’nin (APA) eşcinselliğin bir ruhsal bozukluk olduğu veya bir hastanın eşcinsel cinsel yönelimini değiştirmesi gerektiği önsel varsayımını temel alan “onarım” veya dönüştürme terapileri gibi herhangi bir psikiyatrik tedaviye karşı çıktığına dair bir bildirge yayımladı. Böylece APA, “onarım” terapisine karşı olan ya da eleştirel yaklaşan Amerikan Çocuk Hekimliği Akademisi, Amerikan Tabipler Birliği, Amerikan Psikoloji Birliği, Amerikan Danışmanlık Derneği ve Ulusal Sosyal Çalışmacılar Birliği gibi birçok mesleki örgüte katılmış oldu (1). Aşağıdaki Bildirge, bir hastanın cinsel yönelimini veya cinsel kimliğini değiştirmek üzere tasarlanmış terapilerle ilgili halkın ve profesyonellerin endişelerine yönelik olarak, yayımlanmış olan bildirgenin Yönetim Kurulu tarafından genişletilmiş ve ayrıntılandırılmış halidir. Bu bildirge, 1998’deki bildirgenin yerini almaktan çok onu güçlendirir. Bildirge Geçmişte eşcinselliğin bir hastalık olarak tanımlanması, hemcinsler arası ilişkilerin toplum tarafından ahlaki olarak aşağılanmasının payandası olmuştur (2). Günümüzde, eşcinselliğin bir ruhsal bozukluk olduğunun öne sürülmesi, eşcinselliğin insan cinselliği yelpazesinin normal bir üyesi olduğunun giderek artan bir şekilde toplumsal kabul görmesini gözden düşürme çabasından kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak cinsel yönelimin değiştirilmesi son derece politik bir konu haline gelmiştir. Gey ve lezbiyenlerin Amerikan toplumuyla bütünleşmesine, böyle bir bütünleşmeyi ahlaki olarak yanlış bulan ve toplumsal yapıya zarar vereceğinden korkan insanlar tarafından karşı çıkılmaktadır. Bu konu etrafındaki politik ve ahlaki tartışmalar, konunun her iki tarafındaki bireylerin niyetlerini ve hatta kişiliklerini önplana çıkararak bilimsel verileri gölgede bırakmıştır. Bu belgenin amacı, gündemdeki bu konuya bir miktar ışık tutmaktır. Bireyin cinsel yönelimini değiştirmeye yönelik klinik girişimlerin geçerliliği, etkinliği ve etik yönü tartışmalıdır (3,4,5,6). Bugüne kadar, “onarım” terapilerinin gerçek etkinliğine ya da verdiği zarara karar vermeye yetecek sonuçlar bildiren titiz bilimsel çalışma yoktur. “Onarım” terapilerine dahil edilme ölçütleri, tedavinin risk ve faydaları ve uzun vadeli sonuçları ile ilgili bilimsel veri son derece kıttır. Literatür, değiştiğini iddia eden, değiştirme girişimlerinin kendine zarar verdiğini iddia eden ve değiştiğini iddia edip daha sonra bu iddialarından vazgeçen bireylere ilişkin anekdotların aktarıldığı bildirilerden oluşmaktadır (7,8,9). “Onarım” ve dönüştürme terapisi uygulanan hastalarla ilgili sınırlı bilimsel veriye rağmen, uygulamalara mantıksal zemin oluşturan kuramları değerlendirmek mümkündür. İlk olarak, bu terapiler, eşcinselliğin bir ruhsal bozukluk olmadığına dair Amerikan Psikiyatri Derneği’nin 1973’ten beri koruduğu, bilimsel görüşle çatışmaktadırlar. “Onarım” terapistlerin kuramları, eşcinselliği ya gelişimde duraklama, ya şiddetli bir psikopatoloji ya da ikisinin karışımı olarak görmektedir (10-15). Son yıllarda, “onarım” terapisinin önde gelen uygulayıcıları, açık bir şekilde, eşcinselliği patolojik kabul eden eski psikanalitik teorileri eşcinselliği kınayan geleneksel dini inançlarla birleştirmişlerdir (16,17,18). “Onarım” veya dönüştürme terapilerinin dayanak aldığı eski kuramlara ve dini inanışlara ilk bilimsel eleştiriler seksoloji araştırmacılarından gelmiştir (19-27). Daha sonra, psikanalitik kaynaklardan da eleştiriler ortaya çıkmıştır (28-39). Eşcinselliği kınayan ve “onarım” terapisinin dini formlarının altında yatan geleneksel, Kutsal Kitap’a dayalı yorumlara karşı çıkan dinsel düşüncelerde de giderek artış görülmüştür (40-46). Öneriler:
Referanslar