7. CETAD Günleri Basın Bildirisi

01 Aralık 2019 / cetad.org.tr

Bu yıl 7.’sini düzenlediğimiz CETAD Günlerini, 30 Kasım – 1 Aralık 2019 tarihleri arasında İstanbul’da Kadir Has Üniversitesi Kongre Merkezi’nde gerçekleştirdik. CETAD kurulduğu 1998 yılından bu yana tüm ülke çapına yayılan cinsel terapistleri ile psikoterapiler alanında çok önemli bir boşluğu doldurmak ve ihtiyaç duyulan sağlık hizmetini olanaklı kılmanın yanında, eğitim kalitesi ve disiplini ile zahmetli ama nitelikli bir yolculuğun içinde sizlerle yol almaktadır. Cinsel terapiler alanında eğitimini tamamlamış 300’den fazla mezunu ve cinsel travma terapisi eğitimini tamamlamış 40 mezunu ile ülkemizde nitelikli terapist yetiştirme şiarını etiğin ve bilimin izinde sürdürmektedir.

Temasını “Cinsel Sorunlarda Kim Neyi Nasıl Tedavi Etmeli?’’ olarak belirlediğimiz bu sempozyumda, cinsel sorunlar ve cinsel işlev bozuklukları alanında hem sınır aşımlarını, yanlış kişilerce yapılan tedavileri hem de ileri düzey klinik yaklaşımın nasıl olması gerektiğini multidisipliner olarak ele almaktayız.

Neden 7. CETAD Günleri,

Neden böylesi bir başlık?

 

BASINA VE KAMUOYUNA

Cinsel Sorunlarda Kim Neyi Nasıl Tedavi Etmeli?

Ülkemizde cinsel tedaviler alanında uygun olmayan kişilerce, yanlış tedavilerin, meslek dışı uygulamaların, insan sağlığını hiçe sayan yöntemlerin kullanıldığını üzülerek görmekteyiz. Dernek görünümünde ticari kuruluşlarca verilen sözde eğitimlerin sonucunda yetkisiz ve yetersiz kişilerce cinsel terapiler yapılmaktadır. Mağduriyet sanılanın çok daha  üstündedir. Aynı cinsel travmalarda olduğu gibi insanlar yaşadıkları olumsuz cinsel tedavileri anlatamamakta ya da doğru tedavi konusunda bilgileri tam olmadığından kendilerine uygulanan yöntemleri gerçek tedavi zannetmektedirler. Etiğin ve sınırların ihlal edildiği bir ortamda doğruyu, etiği ve insan sağlığı ve mutluluğunu savunmak üzerinde durulması gereken bir durumdu, sorumluluğumuzdu, bu kongre ile tartışma ve konuşma olanağı bulduk, susmayıp dile getirme görevimizi yapıyoruz.

Cinsel sorunlar çoğunlukla ruhsal nedenler olmak üzere beden ve/veya zihinden kaynaklı, cinselliğin yaşanılması sırasında ortaya çıkan zorluklardır. Bu durum belirli bir süre devam eder, kişi açısından sorun olarak yaşanırsa cinsel işlev bozuklukları olarak tanımlanır. Daha önce de belirttiğimiz üzere çoğunlukla ruhsal nedenler sonucunda gelişir ancak jinekolojik, ürolojik, endokrinolojik sebepler başta olmak üzere ilaç kullanımından hastalığa bir çok sebep sayılabilir. Eğer doğrudan organik bir neden gösterilemiyor ise sorun cinsel terapiler alanında eğitim almış ruh sağlığı profesyonellerince yürütülecek bir tedavi/ terapi ile iyileştirilmelidir. Ruh sağlığı profesyonelleri bu tedavi sürecinde jinekoloji ve üroloji uzmanlarından destek alırlar. Ekip olarak müdahalede bulunurlar. Tıbbi bir tanının varlığında bir psikoterapi olan cinsel terapi psikiyatrik bir tedaviyi tanımlamakta olup diğer meslek gruplarının yapabileceği bir uygulama değildir. Bununla birlikte cinsel terapi özellikli ve zor bir terapi uygulamasıdır. Eğitim gerekir, genel psikoterapi becerisi üzerine öğrenilir. Örneğin bir vajinismus tedavisinde tanı sürecinde jinekolojik değerlendirme zorunludur ancak tanı vajinismus ise tedavisi psikoterapidir ve ruh sağlığı uzmanınca yürütülmelidir.

Vajinismusta kızlık zarı alınması, sıcak su banyoları, anestezi altında birleşme önerisi, botoks uygulaması gibi yanlış tedaviler vajinismusun daha da ağırlaşmasına neden olmaktadır. Paket tedavi ücretleri ve garantili reklamlar ile hastalarımız sömürülmektedir. Ehil olmayan kişilerce yapılan tedaviler sırasında cinsel sınır aşımları olduğunu da duymaktayız. Kliniklere başvuran hastaların neredeyse yarısı yanlış bir tedavi almış olarak gelmektedirler. Bu durum bizleri derin bir endişeye sokmaktadır.

Merdiven altı ilaçlar ise içeriği bilinmeyen kimyasal özellikleri ile ne yapacağı bilinmeyen zehir statüsündeki ajanlardır. Erken boşalma ve sertleşme sorunlarından sonra şimdi de kadın cinsel sorunları için gıda takviyesi adı altında bu zehirler satılmaktadır. Oysa basit bir cinsel danışmanlık bir çok sorunu işlev bozukluğu haline gelmeden çözmektedir.

Sorun büyüktür. Bazen isimleri önünde çeşitli unvanlar olan, internet üzerinden reklamlar ile yanılsamaya neden olan bu kötücül insanlardan halkımızın sağlığının korunması bir kamu görevidir.

Prof. Dr. Ejder Akgün YILDIRIM

CETAD Yönetim Kurulu Başkanı

 

Kadına Yönelik Şiddet ve Cinsel Travmalar

25 Kasım 1960 tarihinde Mirabel kardeşlerin Dominik Cumhuriyeti’nde faşist militer güçlerce tecavüz edilerek katledilmesi sonrası 25 Kasım Birleşmiş Milletler tarafından Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul edilmiştir. Kadına yönelik şiddet Mirabel kardeşlerin ölümü öncesinde de vardı, yüzyıllardır süren bu şiddet onların ölümünden sonra da olanca yoğunluğu ile sürdü ve sürmekte.  Kadına yönelik şiddetin ortadan kalması sadece şiddet ile mücadele etme planları ile yapılamaz. Kadının toplum içindeki konumu, koşulları, hakları yeniden düzenlenmeden, toplumsal cinsiyetçi normlara yönelik aktif mücadele yapılmadan, şiddeti olumlayan bakış değişmeden kadına yönelik şiddeti önleyebilmek mümkün değildir. Eşitsizliğin olduğu her yer kadın için potansiyel şiddet riski oluşturmaktadır. Bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda çalışmalar yapılması önemlidir.

Şiddetin en yaygın biçimlerinden biri olan kadına yönelik şiddet; coğrafi bölge, eğitim düzeyi, gelişmişlik düzeyinden bağımsız, evrensel olarak görülen bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık biçimidir. Kadına yönelik şiddetin failleri çoğunlukla kadınların tanıdıkları, yakın bildikleri kişilerden oluşmaktadır. Şiddet yaşayan açısından başta cinsel şiddet olmak üzere maruz kalınan şiddeti anlatma sırasında yaşanılan utanç, sosyal desteğin sağlanmayacağı ile ilgili endişeler, yargı sisteminin failden çok şiddete uğrayanda suç arayan işleyişi gibi zorluklar fail tanıdık biri olduğunda daha da artmaktadır. Bu durum, resmi rakamlara yansıyan kadına yönelik şiddet ve cinsel saldırı sayısının gerçekte olduğundan düşük olmasına ve faillerin sıklıkla tanınmayan kişilerden oluştuğu yanılsamasına neden olmaktadır.

Şiddete maruz kalan kadınlar ciddi sağlık sorunları yaşamaktadır. Bu kadınlarda depresyon, anksiyete bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, alkol kötüye kullanımı başta olmak üzere ruhsal rahatsızlıkların görülme sıklığında belirgin bir artış olmaktadır. Şiddete uğrayan kadınların çeşitli bedensel yakınmalarla yıllık hastane başvuruları 10’un üzerinde olabilmektedir. Kadınların şiddetin sonuçlarını bedenselleştirerek ifade etmeleri bir yardım çığlığı olarak değerlendirilmelidir. Cinsel travmalar bazen doğrudan açık şiddet içermeyen dolaylı şiddetin sonucunda da gerçekleşebilmektedir. Ülkemizde bir çok kadın istemediği halde eşleri ile cinsellik yaşamakta, bunu bazen zorla, bazen duygusal şiddet ile bazen toplumsal görevleri olduğu için yaşamaktadırlar. Cinsel şiddetin bu yönü kongremizde özellikle işlenmekte, klinisyenlerin dikkati bu gözden kaçabilecek şiddete çekilmek istenmektedir.

Şiddet engellenebilir, acı ise iz bırakır.

Doç.Dr. Münevver Yıldırım

CETAD Cinsel Travmalar Çalışma Birimi

Kazanca feda edilmemesi gereken tıbbi değerler

Bir yandan uzmanlaşıp, geneli görmekten öyle uzaklaşıyoruz ki detaylarda boğulup çare olamıyoruz. Öte yandan her şeyi yapmak istiyoruz. Kapitalist sistem, her gün, her dakika, daha çok tüketebilmemiz için daha çok kazanmamız gerektiğini söylüyor. Bunun için herkesten farklı olmak, özel bir uzmanlığa sahip olmak yetmiyor. Kendi uzmanlığımız dışındaki alanlara da el atıyoruz. Yetmiyor, dayatılan estetik anlayışı doğrultusunda kadınların vajinalarını şekillendiriyoruz. Yetmiyor, bu ülkede kadınların ölmesine sebep olan, yıllarca kadınlar üzerindeki kontrol ve baskıyı arttırdığı için mücadele verilen himeni fantezi nesnesi olarak pazarlayıp, yıldönümlerinde hediye edilsin diye ön ayak oluyoruz... Yetmiyor, en can alıcı yerden vuruyor ve üç günde %100 garantili vajinismus tedavileri pazarlıyoruz... Ne de olsa satan memnun da alan gerçekten memnun mu, memnunmuş gibi mi yapıyor bilmiyoruz. Bunlara getirecek açıklama bulmakta zorlanıyorum ve utanıyorum bir doktor ve bir kadın doğum uzmanı olarak. Nasıl bir savunma yapılırsa yapılsın, doktor olarak, kadın doğum uzmanı olarak, kadının yanında olmak ve kadını güçlendirmek de en az derdine derman olmak kadar önemli.

Yine maalesef benim uzmanlık dalım şiddetle birlikte anılıyor. Bir kişinin derdine çare aramak için, kendinden iyi bildiğine inandığı birinin karşısına geldiği her durum eşitsiz bir durumdur ve kolaylıkla bu ilişki otorite ilişkisine dönüşebilir. Bu tüm uzmanlık dalları için böyledir. Kadın doğumu farklı kılan, muayene sırasında sadece “mahremin” konuşuluyor olması değildir. Pozisyonun kendi de kişiyi savunmasız ve kırılgan kılabilir. Bu durumda doktorlar olarak bizim sözlerimiz, davranış ve tutumlarımız önem kazanıyor. Güven ilişkisi kurmadan yapılan her muayene, daha sonra şiddet olarak algılanabilir ve kadınların muayeneden kaçınmalarına dahi yol açabilecek bir travma nedeni olabilir.

Bizler doktoruz... Hiçbir hastaya ayrı muamele yapamayız... Karşımıza gelen kişinin uyruğu, medeni durumu, cinsel yönelimi, cinsel kimliği, hastalığının ne olduğu, neye inanıp inanmadığı sunacağımız hizmeti değiştiremez... Kendi inançlarımız, düşünce ve duygularımızla karşımızdakileri yargılayamayız... Kişisel hırs ve kazanç uğruna kadının ikincil konumunu güçlendirecek, ötekileştirilmesine yol açacak yöntemleri kişisel tercih adı altında pazarlayamayız, mesleki sınırlarımızı aşamayız... Bizler insanların zor zamanlarında yanında olup, bir şekilde derdi olanın derdine çare olmaya çalışanlarız... Bunu her seferinde karşımızdakine hissetirmek de bizim görevimiz.

Op.Dr. Irmak Saraç

CETAD Eğiticisi

 

AIDS ne kadar biliniyor?

1 Aralık tüm Dünyada AIDS günü olarak kabul edilmiştir. Bugünün AIDS günü olarak kabul edilmesinde hastalığa karşı bilinç artışını sağlamak öte yandan  virüs sebebiyle yaşamını yitiren milyonlarca insanı anmak, onurlandırmak ve tarihten ders çıkarmak amaçlanmaktır.

HIV pozitif bireyler günümüzde halen bir çok alanda ayrımcılığa maruz kalmaktalar. Ayrımcılık toplumda, ailede, sağlık kurumlarında sürmektedir. AIDS etkin tedaviler ile çözümsüz bir hastalık olmaktan çıkmıştır. Bununla birlikte toplumsal ayrımcılığa maruz kalmaları sebebi ile  HIV pozitif bireyler   sağlık durumlarını gizlemeye ve paylaşmaktan kaçınmaya itilmektedir. 

AIDS ile mücadelede en etkili yol farkındalık oluşturmaktan geçiyor. Global olarak 2004 yılından bu yana AIDS kaynaklı ölümler azalmıştır. Diğer  taraftan son 10 yılda Türkiye'de HIV pozitif olan birey sayısı %465 artmış durumdadır. En çok genç nüfus tehlike altındadır ve  HIV farkındalığına dair eğitimlerin arttırılması elzemdir. Çünkü HIV ciddi bir halk sağlığı problemidir.  

Gerekli önlemler alınmadığı takdirde maalesef yüzyılın salgın hastalığı olma yolunda ilerlemektedir.Görünür kılmak, çözümü olduğunu anlatmak ve ayrımcılığı engellemek bugün en önemli hedefler olmalıdır.

Uzm.Psk. Seda KANTURVARDAR

 

KAMUOYUNA SAYGI İLE SUNULUR

CİNSEL EĞİTİM TEDAVİ VE ARAŞTIRMA DERNEĞİ