Ruh Sağlığı Çalışanı Çocuğun ve Ailesinin Tarafındadır Cinsiyet kimliği kişinin kendisini belli bir cinsiyet içinde algılayışı, benimseyişidir. Bu özelliğin çekirdeği yaşamın çok erken döneminde belirmektedir. Cinsiyet kimliği psikolojik ve sosyal gelişim sürecinde içerdiği pekçok öğeyle zenginleşerek erişkinde kimlik bütünlüğünün bir parçası haline gelmektedir. Bir çocuk ya da erişkinin, kendini erkek, kadın ya da herhangi bir cinsiyetle tanımlaması onun bedensel özelliklerini de, toplumda dışavurduğu cinsiyet özelliklerini de mutlak bir şekilde belirlemez. Daha açık söylemek gerekirse, bedensel, ruhsal ve toplumsal açıdan ‘doğru’, ‘doğal’, ‘sağlıklı’, ‘makbul’ tek bir erkek modeli, tek bir kadın modeli, tek bir cinsiyet modeli yoktur. Sanıldığının aksine, insanların cinsiyet kimliği ve cinsiyet ifadesi geniş bir aralıkta belirir, değişkenlik gösterir ve bireye özgüdür. Bu çeşitlilik tarih boyunca, farklı coğrafya ve kültürlerde gözlenebilen, insani bir özelliktir. Çocukta çekirdek cinsiyet kimliğinin nasıl belirdiği, nasıl geliştiği bu alanda yapılan araştırmalara rağmen bilinmemektedir. Dolayısıyla cinsiyet kimliğinin belirlenmesinin yetiştirmeyle, sosyal ilişkiyle ilgili olduğunu söylemek de, bedensel özelliklerin doğal sonucu olduğunu söylemek de doğru değildir. Bazı çocuklar doğduklarında bedensel özelliklerine bakılarak tayin edildiklerinden farklı bir cinsiyet kimliği ve cinsiyet ifadesi geliştirirler. Tayin edilen cinsiyetle deneyimledikleri cinsiyet arasındaki fark nedeniyle yaşanan hoşnutsuzluk ruh sağlığı uzmanlarının yardımını gerektirebilir. Bazı çocukların da cinsiyet ifadesi, oynadıkları oyunlar, oyun arkadaşları, giyim ve görünüm ile ilgili tercihleri, kendilerinden beklenen, tayin edildikleri cinsiyetle uyumlu görünmez. Çocukluk döneminde cinsiyetle ilgili bu durumların ailenin, anne ya da babanın özellikleriyle, çocukla kurdukları ilişkiyle ilgili olduğunu öne sürmek doğru değildir. Bu durumları çocuğun kendi ‘tercihi’ olarak yansıtmak da doğru değildir. Böylesi yorumlar bilimsel dayanaktan yoksun oldukları gibi, çocuğu ve aileyi suçlu, eksik, yetersiz hissetirmekten öte etkileri olmamaktadır. Çocuğun kendisini yetersiz hissetmesine neden olan durumlar onun utanması, kendini olumsuz değerlendirmesi, ergenlik ve erişkinlikte başta depresyon olmak üzere ruhsal sorunlar yaşama riskini arttırabilmektedir. Bu durumlarla ilgili yardım arayana çocuk ve ailelere ruh sağlığı çalışanlarının destek sağlaması gereklidir. Ancak güncel psikiyatri, psikoloji ve tıp bilgisi çocuk ya da erişkinin cinsiyet kimliği, cinsiyet ifadesi ve cinsel yöneliminin aile tarafından belirlenemediği, yönlendirilemediği gibi, ruh sağlığı çalışanlarınca da şekillendirilemeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır. Çocukluk veya ergenlik döneminde, yani ‘erken’ dönemde, uzmanlarla yapılacak girişim ve sağlanacak destekle cinsiyet kimliği ve ifadesinin beklentiye uygun hale getirilebileceği doğru değildir. Bu yönde iddiaların bilimsel dayanağı yoktur, böyle uygulamalar etik olarak sorunludurlar. Uygun olmayacak müdahalelerin erişkinliğe de uzanan olumsuz ruhsal ve bedensel etkileri olabilmektedir. Çocuk, ergen ve erişkin ruh sağlığı meslek örgütleri uzmanların bu uygulamalardan kaçınmalarını ısrarla önermektedir. Ruh sağlığı çalışanlarına düşen çocuğun, ergenin ve erişkinin kendi cinsiyet kimliği ve ifadesini keşfetmesi sürecinde kişiye yardımcı olmak, kendisini utanmadan tanıma ortamı yaratmaktır; kendi doğrularını yansıtmak ya da dayatmak değil. Çocukların ve ailelerin yargılanmaya ve karşılığı olmayan ümitlere bağlanmaya değil, toplumda karşılaşabilecekleri olumsuz tutumlara başa çıkabilir hale gelmeye, desteklenmeye ihtiyaçları vardır. Ruh sağlığı çalışanı çocuğun ve onu seven, iyiliğini isteyen ailesinin tarafında olmalıdır. Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği